Picassonun Kadınları ve Sanatına Yansıması

  
PİCASSO'NUN KADINLARI VE SANATINA YANSIMASI



MEHMET AHMET BÜLEZ








Ankara, 2017




PİCASSO'NUN KADINLARI VE SANATINA YANSIMASI
Mehmet Ahmet BÜLEZ





ÖZET
Yaşamının son 20 yılında kariyerinin en üretken dönemini geçiren Picasso, resim başta olmak üzere, binlerce heykel, seramik ve çizim üretmiştir. 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan ressam, çalışmalarındaki ihtiras ve tutkuyu kadınlarında, aşklarında da aynı şekilde yaşayıp birçok eserinde de aşklarına yer vermiştir. Pablo Picasso gerek ressam, gerek heykeltıraş, gerekse de grafiker, şair olarak yaratıcılığı ve yenilik arayışları ile kendi zamanında yaşamış olan sanatçıların devamlı bir adım ilerisinde olmayı başarmıştır. Picasso 20 yaşlarında Paris’e gelir. “Mavi Dönem” olarak adlandırılan resimleri yapar. Bu döneme ait çalışmalarında melankolik ve soğuk bir mavi hâkimdir. Tablolarında hasta, sakat, yardıma ihtiyacı olan insanları isler. 1905 yılında resimlerine hâkim olan renkler ve konular değişir. Soğuk mavinin yerinin sıcak bir pembe almıştır. Artık konuları dansçılar, akrobatlar ve palyaçolardır. Bazen oldukça basit formlar kullanır ama kimi çalışmalarında ayrıntılara önem verir. 1907 yılında yaptığı “Avignonlu Kızlar” isimli tablosu ile Kübizm’i başlatır ve gelecek yıllarda bu akimin değişik kollarının geliştirilmesinde de bizzat rol alır. Sanatçının çalışmalarında göze çarpan belli bir düzen ve ahengin olmamasıdır. Çoğu zaman yeni yapıtları eski çalışmaları ile tezat oluşturur. Sanatçının hayatı ve aşkları gibi.

Anahtar kelimeler: Picasso, Aşkları, Picasso’nun Aşklarını Konu Alan Resimleri.


GİRİŞ
Kadınlara duyduğu tutku, İspanya’nın güneyinde henüz 13 yaşındayken babasının onu götürdüğü genelevde başladı. Sanatını da etkileyen, besleyen seksüel iştahı bir daha hiç kesilmedi. Kadınlarını seçerken uyduğu iki katı kural vardı: İtaatkâr olmaları ve boylarının kendisinden kısa olması (ki ikincisi, Picasso’nun boyunun 1.63 metre olduğu düşünülürse uyulması daha zorlayıcı bir kuraldı).Jacqueline ile yaşadığı yıllar, Picasso’nun en verimli dönemlerindendir. Diğer aşklarının hepsinden çok Jacqueline’i çizer. Pablo Picasso sadece bir teknik ya da sanat dalıyla uğraşmamıştır. Bu yönde işler üretmemiştir, tam tersine Picasso resim, heykel, kolaj, grafik, baskı resim, seramik gibi işler üretmiştir. Bilinen birçok sanatçıya göre Picasso belirttiğimiz gibi değişik alanlarda işler yapıtlar üretmiştir. Hayatına giren kadınların bunda payı var mıdır bilinmez ama her alanda işler üretebilmesi ve farklı dönemlerini karşılaştıracak olursak, hayatına giren kadınların etkili olduğu söylenebilir.
Picasso için sanatta en önemli malzeme dildi. Tek uğraşı, yaşamı boyunca genç ve dinamik kalan düşüncelerini ifade edebileceği özgün bir dil bulmak ve farklı anlatım biçimlerine göre bu dilin sınırlarını genişletmek oldu. "Resim sanatında aramak hiçbir şey ifade etmez. Önemli olan bulmaktır" diyen Picasso sanatı bir karşılaşma, bulgu, serüven ve sonu gelmeyen bir süreç olarak yaşadı. Resim, heykel, seramik, yazın ve gösterim sanatlarında yapıtlar verdi. Bu çeşitliliği şu sözlerle açıklar: "İfade etmek istediğim konular farklı anlatım biçimleri kullanmamı ima ettikleri zaman bunları benimsemekte asla tereddüt etmedim. Hiç bir zaman deneme ya da alıştırma yapmadım, bir şey söylemek istediğimde her zaman bunu en uygun olduğunu hissettiğim biçimde söyledim. Farklı konular farklı anlatım biçimlerini gerektirir. Bu gelişme ya da ilerleme anlamına gelmez; ifade etmek istenilen düşünce ve anlatım aracının birbirine uydurulması demektir".


1. FERNANDE OLİVİER: “İLK SEVGİLİ”
İspanyol sanatçının ilk büyük aşkı, ressamlara modellik yapan Fernande Olivier idi. 1904’te tanıştılar. Aşkları saflıktan hayli uzaktı. Kötü bir çocukluk, ergenlik çağlarında yaşanan vahşet dolu bir evlilikten sonra Paris’in bohem dünyasına kaçan Olivier, iflah olmaz bir tembel, önüne gelenle yatan bağımsız ruhlu ve son derece eğlenceli bir kadındı. Dönemin avangart Paris’inde bir çeşit ‘it girl’ idi. Oysa Barselona’dan Paris’e geleli henüz iki yıl olan genç Picasso’nun kadınlarla deneyimi, fahişeler ve kendisini büyüten dini bütün Katolik kadınlarla sınırlıydı. Elbette Olivier, tanıştıkları andan itibaren Picasso’yu sarhoş etti. Hem âşığı hem ilham perisi olarak. Fernande, yalnız Picasso’nun Pembe Dönemi’ndeki pek çok tablosuna modellik yapmakla kalmadı. Sevgilisinin sakin, yavaş, dalgın varlığını saplantı haline getiren Picasso, onun sayesinde Pembe Dönemi’nin şiirsel romantizminden uzaklaştı, hem modern Paris’in dinamizminden hem de bütün hayatı boyunca onu çekecek olan Akdeniz kültürünün dayanıklı değerlerinden ilham aldığı yeni bir çalışma biçimine yöneldi. Olivier, birlikte oldukları yedi yıl boyunca sanatında yeni yollar, biçemler arayan Picasso’nun yanından hiç ayrılmadı.
Olivier, Picasso’nun en devrimci döneminde onunla birlikte oldu. Ama ilişkileri inişli çıkışlı, tutku ve kıskançlık doluydu. Picasso, Montmartre’daki stüdyosunun boğucu sıcağında çalışırken, sürekli onu yalnız bırakan Olivier’yi kıskançlık ve kızgınlıkla yiyip bitiriyor; Olivier de ressamın bu duygularını körüklemekten geri kalmıyordu. Ancak Picasso, ressam olarak başarıya ulaştığında Olivier’ye ilgisini de kaybetti. Olivier 1911’de Picasso’nun kıskançlığını kışkırtmak için küçük bir İtalyan sanatçıya poz vermeye kalkışınca, ressam, Fernande’nin en yakın arkadaşı Eva Gouel ile flört etmeye başladı.
Picasso ilk sevgilisi ile beraberken, 1907 yılında yaptığı “Avignonlu Kızlar” isimli tablosu ile Kübizm’i başlatır ve gelecek yıllarda bu akimin değişik kollarının geliştirilmesinde de bizzat rol alır. Bu dönem Pembe Dönemine de denk gelmektedir.
                                           
                                  
 
Görsel 1.“Avignonlu Kızlar”, Yağlıboya, 243.9 × 233.7 cm, 1907.
 



Görsel 2. Fernande Olivier'nin Örtülü portresi
1906, (Picasso'nun Pembe Dönemi).

Görsel 3. Fernande Olivier, 1909.























Picasso’nun 1904’ten 1905’e kadarki dönemi “Pembe Dönem” veya “Sirk Dönemi” olarak bilinmektedir. Mavi renk pembeye dönüyordu ve palyaçoların, sirk çalışanlarının, akrobatların resimlerini yapmaya başlamıştı.
İşlenen temalar daha çok melankolik ve duygu yüklüdür; bu dönem tablolarında sirk dünyasına da rastlanır. Pembe dönemde âşık olur ve duyguları değişir, neşeli, umut vadeden çalışmalar yapar. Yaşama daha bir mutlu bakıyordur. Picasso, bu dönemde renkten çok çizgi ve desen kullanımına önem verir.
“Soytarılar Ailesi” eserinde,  insanların gözündeki eğlendirici rolleriyle çelişen ciddi bir görünüm hâkimdir. Bu dönemde yaptığı diğer resimlerde olduğu gibi grubun neyi temsil ettiğini bilmiyoruz, ama soytarının (Picasso’nun) elini tutan ve elinde bir sepet çiçek olan küçük kızın varlığı ilgi çekicidir. Picasso’nun kaybettiği kız kardeşi ile hemen hemen aynı yaşlarda olmalıdır.
                                                        
                                                                
Görsel 4. “Soytarılar Ailesi”, 1905.




2. EVA GOUEL:  “TATLIM BENİM”
Fernande’yi hayatından bir anda çıkarmıştı. Çok uzun yıllar, kadın 1951’de ressamla en canlı anılarını kaleme aldığı ‘Picasso et ses Amis’ adlı kitabını yayımlamaya kalkışana kadar da görüşmedi. Kitap, o zamanlar 70 yaşında olan Picasso’yu çok kızdırdı. Ama buna rağmen artık çok hasta ve yatalak olan Olivier’ye ölene kadar maaş bağladı. Anı kitabının tamamı ‘Loving Picasso’ adıyla ancak 1988’de yayımlandı. Ancak anlattıklarının ne kadarı tam olarak gerçeği yansıtıyordu, ne kadarı Picasso’yu Eva Gouel’e kaptırmanın acısıyla yazılmıştı belli değil. Fernande ne yazmış olursa olsun, Eva Picasso için çok değerliydi.

Asıl adı Marcelle Humbert olan Eva Gouel, Picasso’nun onunla ilgilenmeye başladığı 1911’de bir başka ressamın, Louis Marcoussis’in kız arkadaşıydı. Büyük ressamın hayatında iz bırakan kadınlar arasında hakkında en az şey bilinen o. Geride yalnız iki fotoğrafı kalan bu incecik, zarif, minyon kadının kişiliği tamamen bir muamma. Picasso, Kübist döneminde birlikte olduğu Gouel’in hiç resmini yapmadı. Ama kadınlarının hiçbirine göstermediği tutkulu aşkı tablolarına yansıttı. Yarı soyut kompozisyonlarında kullandığı kolajlara sürekli, Eva’yı kastederek ‘Ma Jolie’ (tatlım benim) yazdı. Zaten sonraları da, hiç kimseyle Eva ile olduğu kadar tatmin olmadığını söyledi. İlişkileri Eva Gouel, 1915’te, henüz 30 yaşında tüberkülozdan ölene kadar devam etti. Picasso, bu ölümle perişan oldu ama bu perişanlık onu kısa süreli pek çok ilişki yaşamaktan alıkoymadı. Ta ki evlenene kadar.
                           

 Görsel 5.“Natürmort, Müzik”, 1913-14.


Görsel 6.“Ma Jolie”, 1911-12.

1910 yılından itibaren Picasso ve Braque Kübizm akımını yeni bir boyuta taşımaya başladılar. Bu ilk aşama objelerin parçalarına ayrıldığı “Analitik Kübizm” olarak biliniyor. Burada amaç objeyi taklit etmekten çok onun gerçeğini yansıtmaktır.
Kübizm, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkarak, resim ve heykel alanında devrim yapan, ayrıca müzik ve yazını da etkilemiş bir avantgard sanat hareketidir. Kübist çalışmalarda, nesneler parçalanır, çözümlenir ve tekrar düzenlenir, sanatçı objeyi tek noktadan bakarak betimlemek yerine, pek çok noktadan bakarak objeyi daha geniş bir bağlamda gözler önüne serer. Genelde yüzeyler, hiçbir tutarlı derinlik duygusu gözetmeden, görünüşte rastgele köşelerde kesişir. Arkaplan ve obje(veya figür), kübizmin karakteristik özelliklerinden olan muğlak, sığ alanı yaratabilmek için birbirinin içine işlemiş şekilde yer alır.


3. OLGA KHOKHLOVA: “DİK BAŞLI EŞ”
I. Dünya Savaşı sürerken, 1917’de, yazar arkadaşı Jean Cocteau’nun ısrarlarına dayanamayıp, Ballets Russes tarafından sahneye konan Parade balesinin dekorlarını yapmak üzere İtalya’ya gitti. Bu seyahatin iki çok önemli sonucu oldu: 1918 yılının temmuz ayında Paris’te evleneceği balerin Olga Khokhlova ile tanıştı ve Roma’da klasik sanatın derin ve çarpıcı yönünü keşfetti. Olga Khokhlova ile evliliği, onun sanatsal yöneliminde bütüncül bir değişimle kesişti. 1920’lerin başında klasisizme geri döndü. Picasso’nun yaptığı Khokhlova’nın portreleri, 19’uncu yüzyılın ustalarından Jean Auguste Dominique Ingres’in esinlendiği kendini tutma ve sükûneti yansıttı. Ama çiftin hayatında sükûnet, tablolarla sınırlı kaldı. Zira Olga, 1921’de doğan ilk çocuğu Paulo’nun annesi, Picasso’ya bu dünyada kafa tutabilen pek az kişiden biriydi ve bunu neredeyse her gün hakkıyla yapıyordu. Evlerinden kavga gürültü eksik değildi. Olga yüksek sosyetedendi ve resmi toplantılardan, etkinliklerden, biçimsel ilişkilerin hüküm sürdüğü eğlencelerden hoşlanıyordu. Başlangıçta Picasso’nun çok işine yarayan bu ilişkiler bir süre sonra sıkıcı gelmeye başladı. Ressam doğası gereği bohem bir yaşam tarzına sahipti. Hırslı Olga Khokhlova’nın artık zengin olan sanatçıyı evcimenleştiren tutkusu çok geçmeden boğucu oldu. İlişkileri parçalanırken, Olga giderek daha çok kuruntuya kapılıp kıskançlık nöbetleri geçirmeye başladı. Picasso ise ona aldırış etmeden bildiği gibi yaşamayı sürdürdü. Ama ne kadar sadakatsiz olursa olsun, bir İspanyol erkeği olarak içine işlemiş, “Bir erkek asla karısını terk etmemelidir” anlayışı yüzünden tutku kalıntılarıyla idare eden Khokhlova’yı terk etmedi.

Picasso, 1920'lerin başlarında karısını ve küçük oğlu Paolo'yu betimleyen anıtsal, ama bir o kadar da hacimsel çizim ve yağlıboyalar yapıyordu. Heykel gibi ele alınışları ve antikçağ sanatını hatırlatan figürleri yüzünden "klasikçi" olarak da yorumlanan bu çalışmalar, sanatçının eski ustaların tablolarından; anıtsal İtalyan sanatından ve on altıncı yüzyıl maniyerist ressam ve heykeltıraşlarından esinlendiğini gösterir.
                                          
      
 Görsel 7. “Yıkananlar”, 1920. 

                                        
Görsel 8. Pablo Picasso ve Olga Khokhlova, 1918’de
Paris’teki Rus Ortodoks Kilisesi’nde evlendi.             

Görsel 9. Bugün Paris’teki Musée Picasso’da sergilenen ‘d’Olga dans un fauteuil’ (Koltuktaki Olga) adlı tabloyu Picasso 1918 yazında yaptı.



4. MARIE-THÉRÈSE WALTER: “EROTİK MASUMİYETİN SİMGESİ”
Marie-Thérèse Walter ile 1927’de Galeries Lafayette mağazasının kapısında karşılaştılar. İlk görüşte aşktı; hemen sevgili oldular. Picasso, Olga ile hâlâ evliyken yaşadığı bu ilişkiyi rahatça sürdürebilmek için, genç sevgilisine, aile evinin hemen karşısında bir daire tutmuştu. İlişkileri sekiz yıl sürdü. Marie-Thérèse Walter, Picasso’nun özellikle 1930’lardan sonraki resimlerinde gözlenen güçlü erotizmini yansıttığı pek çok resimde ölümsüzleşti. Picasso’nun ünlü Vollard Suite çizimlerinin çoğunun ilham kaynağı Marie-Thérèse idi. Ressama deli gibi âşıktı. Bir gün gelip onunla evleneceği umuduyla yaşadı ama bu hiç gerçekleşmedi. Aslında 1935’te tam kızları Maia’yı doğurduğu sırada, Olga Khokhlova onun varlığını öğrendi. Picasso’dan derhal boşanmak istedi ama ressam bunu kabul etmedi. Sebep, Olga’dan vazgeçememesi değil, Fransız yasaları gereği yapmak zorunda olduğu mal paylaşımına yanaşmamasıydı. Çift pratikte ayrılsa da, resmen hiç boşanmadı. Olga, Picasso’yu razı etmek için her yolu denedi; yıllarca ressamı nefret mektupları bombardımanına tuttu; gördüğü her yerde hakaret yağdırdı, sevgililerine sataştı. Ama durum değişmedi.

Marie-Thérèse Walter de asla Picasso ile evlenemedi. Dahası, bir yıl sonra 1936’da Picasso onu Dora Maar için terk etti. Marie-Thérèse, Picasso’nun ölümünden dört yıl sonra kendini asarak intihar etti.

1920'lerin sonları ve 1930'larda Picasso'nun eserlerinde hayatındaki Marie-Thérèse Walter’ın görüntüleri belirmeye başlar. Genç Marie-Thérèse Walter'ın kısa sarı saçları ve Picasso'nun şevkle resmettiği dolgun vücudunun formları, uyurken betimlendiği Siesta gibi eserlerde açıkça bellidir. Picasso, ancak ölümünden sonra yirminci yüzyılın en önemli ve etkili heykeltıraşlarından biri olarak ün kazanır. Oysa ömrü boyunca üç boyutlu işler yapmış, figürler yoğurmuş, birleştirmeler yapmış, alçı ve seramikle uğraşmış, kaynaklı demir ve kesme metallerden heykeller yapmıştır. Sanatçı, 1930'da Paris'in kuzeybatısındaki Château de Boisgeloup'da bir heykel atölyesi kurmuş ve ağaçtan oyma figürler yapmaya başlamıştır. Çok geçmeden büyük ölçekli alçı başlara dönmüş, sonra bunlar bronz olarak dökülmüştür. Picasso 1930'larda bazı baskı projeleri üzerinde de çalıştı. Bu tekniği seviyor, özellikle aside yedirme baskıları öteki geleneksel oymabaskı teknikleriyle karıştırıyor, deneyler yapıyordu. İsviçreli yayıncı Albert Skira için yaptığı, Ovid'in Metamorfozlar'ını ele alan illüstrasyonlar 1931'de yayınlandı. Aynı yıl Ambroise Vollard da Picasso'nun bir dizi baskısını Balzac'ın Le Chefd'œuvreinconnu adlı kitabının özel baskısını resimlemek için kullandı. Ardından yüz adet oymabaskı siparişi geldi, bunların çoğunun konusu "stüdyosunda çalışan heykeltıraş"tı ve 1939'da Suite Vollard adıyla yayımlandılar.


 
Görsel 10. 1933 Kil, 121 x 69 x 32 cm.

 
Görsel 11. “La Reve”, 1932.


                                     
Görsel 12. Picasso, Marie-ThérèseWalter’in portresini 1937’de, ondan ayrıldıktan sonra tamamladı. Musée Picasso’da bulunan tablo, Picasso’nun neoklasik ve sürrealist dönemine aittir.
.
                                     Görsel 13. Marie-Thérèse, kumsalda bu fotoğrafı çektirirken henüz 19 yaşında.
  

5. DORA MAAR: “TRAJİK SEVGİLİ”
Marie-Thérèse, Picasso’ya entelektüel düzeyde ne kadar az şey verdiyse, Dora Maar da o kadar çok verdi. Picasso’nun dehası ve birikimiyle boy ölçüşmeye en çok yaklaşan kadın oydu. Asıl adı Henriette Theodora Markovitch olan 29 yaşındaki Dora Maar, sürrealist sanat çevreleriyle içli dışlı bir fotoğrafçı ve ressamdı. Picasso, kuzguni siyah saçlı, büyüleyici bakışlı bu genç kadını ilk kez Saint-Germain-des-Prés’deki Café aux Deux Magots’da, şair arkadaşı Paul Éluard ile otururlarken gördü. İkisini Éluard tanıştırdı. Picasso daha o an, hem güzelliği hem de masada oynadığı tehlikeli bıçak oyunuyla Dora Maar’a mıknatıs gibi çekildi. Öyle ki, Maar bıçakla elini kestiğinde kanıyla lekelenen eldivenlerini saklayıp saklayamayacağını sordu. Sonraları paylaştıkları apartman dairesindeki bir rafta bu eldivenleri sergilediler.

Sanatçı Man Ray’in “Sürrealist ikon” diye tanımladığı Dora, Picasso için de “Esin perisi” idi. Maar, Picasso’nun siyasal sorumlulukla eser verdiği dönemde onun partneri oldu. Tate’dekiikonik‘Ağlayan Kadın (The Weeping Woman)’ tablosu, İspanya’daki iç savaş için Maar’ın içinde kopan fırtınaları yansıtıyordu. Picasso’nun şaheseri Guernica üzerinde çalışırken ki halinin foto grafik kaydını da Maar tutmuştu. Hatta Picasso başlangıçta resimdeki ölüm meleğine onun fiziksel özelliklerini yansıtmıştı. Ama Picasso’nun Maar’ı en çok anlattığı imajlarında, kadının özelliklerini rahatsız edici biçimde yeniden şekillendirmesi dikkat çekiciydi. Picasso, Dora’yı genellikle hep çok güzel ama çok da hüzünlü resmetti. Bunu şöyle anlatıyordu: “Benim için o, ağlayan kadın. Yıllarca onu hep işkence görmüş şekilde çizdim. Ne sadistliğim yüzündendi bu, ne de bundan memnun oldum; yalnızca beni zorlayan bir imaja boyun eğdim. Gerçek buydu.” Trajik havasıyla etkileyici olan Dora Maar’ın hayatından da trajedi eksik olmadı. 1944 yılında Picasso onu Françoise için terk ettiğinde akli dengesini tamamen kaybetti ve hastaneye kapatıldı. Uzun süren tedavilerin ardından Maar tekrar resim yapmaya başladı, Paris’te sergiler açtı. Ama ne yaptıysa bir daha kendini tam anlamıyla toparlayıp, ayakları üzerinde durmayı başaramadı. Sonraki yıllarda münzeviye dönüştü; 1997’de yoksulluk içinde tek başına öldü.

Picasso yine, trajik sevgilisi Dora Maar’ın entelektüel düzeyinden mi sürrealist sanat çevreleriyle içli dışlı bir fotoğrafçı ve ressam oluşundan mıdır? Bilinmez hayatının eseri olabilecek ya da olmuş olan “Guernica” eserini yapmıştır.Tuval üzerine yine öncülüğünü yaptığı kübizm ilesadece siyah ve beyaz renklerde yağlıboya ile yapılmış bir resimdir. Picasso bu resimdeki amacı, kendi dönemindeki KazimirMaleviç vb. bazı ressamların yaptığı gibi, gerçekleri temsil etmeyecek bir soyutlamaya ulaşmak değildi. Tabloda, ölüm, şiddet, gaddarlık ve çaresizlik sahneleri, bunların asıl sebebi gösterilmeksizin işlenmiştir. Tablonun siyah beyaz oluşuyla, o dönemdeki gazetelerde yayımlanan fotoğraflara yakınlık sağlanmış, ayrıca savaşın yarattığı cansızlık vurgulanmıştır. Guernica'da, acı çeken insanlar ve hayvanlar ile kaos içindeki yıkılmış binalar betimlenmiştir.

 
Görsel 14.“Guernica“, Reina Sofía Müzesi, Madrid, 349.3 x 776.6 cm.
                 
Görsel 15.Picasso’nun en bilinen eserlerinden 1937 tarihli ‘Ağlayan Kadın’ (The Weeping Woman) tablosu, Dora Maar’ın portresi. Bugün Londra’daki Tate koleksiyonunda yer alıyor.
Görsel 16. Dora Maar’ın bu fotoğrafını ise 1936’da yakın dostu sanatçı Man Ray çekmiştir.



6. FRANÇOISE GILOT: “PICASSO İLE BAŞ EDEN KADIN”
Dora Maar’ı uğruna terk ettiği Françoise Gilot ise Picasso’nun aşkları içinde belki de en güçlü karaktere sahip olandı. Tanıştıklarında 21 yaşında sanat için hukuk öğrenimini bırakmış gencecik bir kızdı. Ama yaşına, deneyimsizliğine rağmen öyle aklı başındaydı ki, hiçbir sevgilisinin yapamadığını yapıp, 63 yaşındaki Picasso’nun kötücül tarafları ve huysuzluklarıyla baş edebildi. En azından bir süreliğine. Dokuz yıl Côted’Azur’da göreli olarak normal bir aile hayatı yaşadılar. Picasso’nun Gilot’dan iki çocuğu oldu: 1947 yılında Claude ve 1949’da Paloma. Ününün ve zenginliğinin doruğuna ulaştığı bu dönemde, Gilot’nun özeliklerini bir dizi parlak resim ve çizimde yakaladı. Onu iyi tanıyanlar için sanatta ve yaşamda ‘Picasso’yu oynadığı’ bir dönemdi bu. 1953’te sona erdi; Françoise Gilot, ressamı terk etti. 11 yıl sonra yazdığı ‘Picasso’ ile Yaşam’ kitabı ise aralarındaki tüm bağı kopardı. Picasso, Gilot’ya öyle kızmıştı ki, kitabın yayımlanmasının ardından çocukları Claude ve Paloma’yı görmeyi reddetti. Gilot 1970’de çocuk felci aşısını bulan Amerikalı bilim adamı, Doktor Jonas Salk ile evlendi.
                                         
Görsel 17. Pablo Picasso ve FrançoiseGilot, oğulları Claude ile birlikte.

Görsel 18. Picasso’nun 1946 tarihli ‘Sarı Kolyeli Kadın’ tablosunun modeli Françoise Gilot idi.


7. GENEVIÈVE LAPORTE: “YASAK AŞK”
Aslında Gilot, Picasso’nun alenen aldatıp onurunu ayaklar altına almadığı ender kadınlardan biriydi. Ama yalnızca alenen aldatmamıştı. Zira 1951 yılının mayıs ayında Picasso, 24 yaşındaki Geneviève ile aşk yaşamaya başladı. Tanışıklıkları 1944’e dayanıyordu. O yıl, 17 yaşındaki Geneviève Laporte, okul gazetesi için Picasso ile röportaj yapmıştı. Yıllar sonra sanatçıyı stüdyosunda ziyaret etmesi kıvılcımın her ikisi tarafından da tutuşmasına yol açtı. 1951 yazında, 70 yaşındaki Picasso, Gilot yerine Laporte’u St. Tropez’ye götürdü. İlişkileri son derece gizli sürdü. Laporte, Picasso’nun yanına taşınma teklifini reddetti ve tam da Françoise’nın ressamı terk ettiği sırada Picasso’yu bıraktı. Jean Cocteau’nun deyişiyle “paçasını ucuz kurtardı.” 1972’de bu ilişkiyi kamuoyuna duyuran Laporte, 2005’te gizli ilişkileri sırasında Picasso’nun çizdiği 20 tabloyu açık artırmaya çıkardı. Picasso’nun Laporte ile geçirdiği dönem, ressamın ‘hassas dönemi’ olarak biliniyor.

 
Görsel 19. Geneviève Laporte.

 
                                                                  Görsel 20. Genevıève Laporte fotografı.


                      
8. JACQUELINE ROQUE: “SON SEVGİLİ”
Picasso’nun büyük aşklarından sonuncusu ise, ikinci evliliğini yaptığı, ağırbaşlı Jacqueline Roque idi. Vallauris’de, Picasso’nun seramiklerini yarattığı Madoura Pottery Studio’da 1954’te tanıştılar. 27 yaşındaki Jacqueline, ressamın son esin perisiydi. Picasso, 1961 yılında evlendiği (Olga Khokhlova, 1954’te hayatını kaybetmişti) Jacqueline Roque’nin 400’den fazla portresini yaptı. Bu resimlerin en önemli yanı, 70 yıl sonra Picasso’yu yeniden en başa, neredeyse Mavi Dönemi’ndeki çizimlerine geri döndüren klasik hareketsizliği; Roque’nin özelliklerini dikkatle yansıtmalarıydı. Jacqueline ile yaşadığı yıllar, Picasso’nun en verimli dönemlerinden biriydi. Diğer aşklarının hepsinden çok Jacqueline’i çizdi. Öyle ki, bir yılda neredeyse 70’den fazla portresini yaptı. Picasso 8 Nisan 1973’te öldüğünde, 20 yıldır onunla beraberdi. Ama Jacqueline’in hikâyesi de trajediyle bitti. Jacqueline, Picasso’nun çocukları Claude ve Paloma’nın cenazeye katılmasına engel oldu, mülklerinin paylaşımı konusunda bütün çocuklarıyla mücadele etti. Ama ilginçtir, Picasso Müzesi’nin yaratılmasında tam tersi bir tutum alıp, hepsiyle işbirliği yaptı. Ta ki 1986’da kendini vurup intihar edene kadar. Hiçbir kadının hikâyesi mutlu bitmedi.

Belki de Dora Maar haklıydı, “Picasso’dan sonra yalnız Tanrı var”dı.


Görsel 21.  Yıl 1961. Picasso ve son sevgilisi,
Jacqueline Roque Saint-Tropez’de yürüyorlar.



Görsel 22. Picasso’nun 1956’da yaptığı ikinci eşi
‘Stüdyo’daki Kadın’ tablosunun modeli Jacqueline Roque idi,
Picasso, sevgilileri arasında en çok onu çizdi.


SONUÇ
Dahi, yaratıcı, çapkın, çalışkan; bu sıfatların hepsi Pablo Picasso’yu anlatıyor. Hayata, resme ve kadınlara karşı ihtirası ile tanınan, Pablo Picasso hiç şüphesiz 20. Yüzyılın en başarılı, üretken ve aşklarını dolu dolu yaşayan sanatçıdır. Hayatından geçen düzinelerce kadının hepsi etkili oldu mu, bilinmez. Ancak yaşam enerjisi için her biriyle büyük aşk yaşadığı iki eşi ve altı sevgilisine çok şey borçlu olduğu söylenebilir. Bu sebepten ötürü Picasso’nun aslında çalışmalarında ki farklılıkların sebebi, hayatında olan ya da hayatına girip çıkmış kadınlardır. Her döneminde farklı işler üretmiştir birbirinden bağımsız ve davamı niteliğinde olmayan işler. Hayatında ki kadınların hepsi de birbirinden farklıydı, belki de Picasso bunun farkında olduğu için durmaksızın hayatına farklı kadınları alıyordu. Bu şekilde sanatını ve yapacağı şeyleri farklı kılan buydu. Üretkenliğini, saplantılı tutkusunu tuvallerine olduğu kadar kadınlarına da yansıtırken hiçbirine sadık kalmadı. Ona göre kadınlar acı çekme makineleriydi. 1943’te kendinden 40 yaş küçük sevgilisi Françoise Gilot’yu şöyle uyarmıştı: “Benim için yalnız iki tür kadın vardır: Tanrıçalar ve paspaslar.” Fakat onun gözünde ister tanrıça olsunlar ister paspas, sanatının en önemli esin kaynakları kadınlardır. Picasso hayatının eseri olan Guernica’yı yaptığında bile hayatında bir kadın vardı. Aslında her zaman kadın, kadınlar vardı onun için. Her dönemi birbirinden farklı, çünkü hayatına giren kadınlar onda bir şeyleri uyandırmış ya da tetiklemişti.

Sanatında her şey hisler ve arzular üzerine kurulmuştur Picasso’nun. Amacı bir tutarlılık portresi çıkarmaktan ziyade his ve duyguların doruk noktasını yakalamaktı. Yarattığı şekillerle ve bu şekillerin birbirleri ile bağlantısı bu anlatmak istediği doruktaki duyguları ifade etmeye çalışıyordu Picasso. Bir amaç için yapılan sanatı gülünç diye nitelendiren Picasso, “Yaptığım her şeyi bugün çerçevesinde kalması dileğiyle yapıyorum” diyerek, “Söylenmesi gereken bir şey olduğunu düşündüğümde ne geçmişi ne de geleceği düşünürüm, sadece o anı göz önünde bulundururum” diye de devam ediyor. Diyen Picasso aslında beraber olduğu kadınlarda da bunu yapmıştır.












Kaynaklar
Tempo, (Aralık 2016). “Pablo’nun paspasları, Picasso’nun tanrıçaları”, Web: http://www.tempomag.com.tr/detail/pablonun-paspaslari-picassonun-tanricalari adresinden 29 Aralık 2016’da alınmıştır.
Gamze Öztürk, (Kasım 2014). “13 Maddede Pablo Picasso ve İhtiraslı Yaşamı”, Web: http://listelist.com/pablo-picasso-kimdir/ adresinden 28 Aralık 2016’da alınmıştır.
Leblebitozu, (Ekim 2016). “Pablo Picasso, Kadınları ve Onların İlham Verdiği Tablolar” Web: http://www.leblebitozu.com/pablo-picasso-kadinlari-ve-onlarin-ilham-verdigi-tablolar/ adresinden 25 Aralık 2016’da alınmıştır.
Biyografi. info, (Ocak 2017). “Pablo Picasso Biyografisi”, Web: http://www.biyografi.info/kisi/pablo-picasso 3 Ocak 2017’de alınmıştır.
Hasan Saraç, (Haziran 2012). “Modernizm arenasında bir Minotaur”, Web: http://www.edebiyathaber.net/hasan-sarac-picassonu-yasami-ve-yapitlari-uzerine-yazdi-modernizm-arenasinda-bir-minotaur/ adresinden 23 Ocak 2016’da alınmıştır.
Farthing, S. (2017). Sanatın Tüm Öyküsü (2. Baskı). (Aldoğan G.-Çulcu C. F.  Çev.) Basım Yeri: Çin, Hayalperest Yayınevi. (2010)
Gombrıch E. H. (2017). Sanatın Öyküsü (9. Baskı). (Erduran E.-Erduran Ö. Çev.) Basım Yeri: Çin, Remzi Kitabevi AŞ. Yayınevi. (1950)
Thompson J. (2017). Modern Resim Nasıl Okunur Modern Ustaları Anlamak (1. Baskı) (Çulcu C. F. Çev.) Basım Yeri: İstanbul, Hayalperest Yayınevi. (2014)
Hollingsworth M. (2017). Dünya Sanat Tarihi. (Küçükerdoğan R.-Ergüder B. Çev.) Basım Yeri: İstanbul, İnkılap Yayınevi. (2009)




Benzer Konular
Sonraki
« Sonraki Konu
Önceki Konu
Önceki Konu »